Yüzyıllar önce yabani bir bitki olan, sonraları hani şu toprak fakiri Hollandalı bilim adamlarının girişimleriyle rengi ve tadı değiştirilen, bugün ise hibrit tohum üreticilerinin özene bezene üretip ambalajlayarak, kilosunu bilmem kaç bin liraya sattıkları tohumlarla üretilen, maydanozgiller sülalesinden, turuncu rengi ile insanın gözlerine ve iştahına hitap eden havuç, Hatay’da özellikle Kırıkhan’da tarımsal girdiler arasında ciddi anlamda bir yer tutmaya başlamıştır.
Yıllar önce bitirdiği Ziraat Fakültesi’nden ilçesine dönen Musa Sönmezateş, bilgisini, cesaretini ve aklını kullanarak geleneksel tarım ürünlerini değil, yeni ürünlerin, yeni girdilerin arayışı ile köyü Ilıkpınar’da havuç tarımına başlar. Beş, on derken bugün Amik Ovası’nda zaman zaman 60 bin dekar alanda tarımı yapılan, Avrupa ve Ortadoğu ülkelerine ihraç edilen bir gelir kaynağı oluşturur. Musa Sönmezateş ve ağabeyi Ahmet Sönmezateş’in çalışmaları öncesi de bu bölgede havuç tarımı yapılırdı. Ancak bugün tam anlamıyla bir sektör haline geldiği gibi, ülkemizde ciddi anlamda isim yapan Beypazarı Havucunu da hem lezzeti, hem şekli ve kalitesi ile sollamış durumdadır. Neredeyse Kırıkhan Havucu, ismi ve kalitesi ile patenti alınıp ve marka haline getirilebilecek düzeydedir.
TADI VE GEVREKLİĞİ ÖNEMLİ; Sulu, gevrek tadı ile çiğ olarak da tüketilen havuç, kök sebze türünde olmasına karşın toprak kokusu ve tadı en az hissedilen bir sebzedir. Salatalarda, çorbalarda, tatlılarda ve sebze yemeklerinde garnitür olarak kullanılan havuç, özellikle Akdeniz bölgesinde çok tüketilen Cezerye tatlısı ve mor rengiyle şalgam suyuna renk katmasıyla da ünlü bir gıdadır.
ASYA’DAN BÜTÜN DÜNYAYA; Acımsı tadı, kirli mor, bazen siyaha yakın, kahverengi, sarı, yeşil gibi birçok değişik türü olan havuç, pek de itibar gören bir bitki değilken hayvanlara yediriliyordu. Kendiliğinden yetişen ve hiçbir değişime uğramadan, hatta çiftçilerin nasıl yetiştiğini bile bilmediği bu yabani bitki- sebzenin önceleri en çok, daha tatlı olan kırmızımsı- mor ve daha az kaliteli olan yeşil-sarı olmak üzere iki türü tüketilmiştir. 16. yüzyıla geldiğimizde Hollandalı bitki bilimciler, İspanyollara karşı kazandıkları zafere atfen, adını portakaldan alan Oranj Prensi I. William adına portakal rengi havuç üretmişlerdir. Turuncu renk bu sayede Hollanda kimliğinin rengi haline gelmiş, Hollandalı ressamlar bile resimlerinin konusunda turuncu havuca yer vermişlerdir. Turuncu havucu yiyen Hollandalı inekler daha çok süt vermeye başlayınca da bütün evcil hayvanlara besin olarak, bazen de yemlere katkı maddesi olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. Daha sonra yıllar boyu yapılan araştırmalarda havucun insanlara da çok büyük yararları olacağı görülmüş ve insanların yiyebileceği türler üzerinde çalışılarak bugün tükettiğimiz havuç türü elde edilmiştir. Bugün insanların ve hayvanların ortak tükettikleri ve keyif aldıkları yiyeceklerin başında gelen bir sebzedir.
CEZER’DEN CEZERYE’YE; Arapçada havucun karşılığı “cezeri’dir”. Ortadoğu halkları, havuç ile şekerin birlikte değişik şekillerde pişirilmesiyle, kimileri için önemli bir afrodizyak olan cezerye tatlısını elde etmişlerdir. Akdeniz bölgesinde özellikle Mersin – Tarsus bölgesi cezeryesi ile ünlüdür. Hatay’da da Fahri Öksüz işletmesinde Cezerye üretimi değişik karışımlarla cezerye tatlısı yapılır ve bol miktarda tüketilir.
ŞALGAM’İN RENGİ MOR; Yine bölgemizde bol miktarda üretilip tüketilen ve kara havuçla (keşşir yemeği) yapılan şalgam, değişik türleri ile önemli bir içecektir. İştah açıcı özelliği, bağışıklık güçlendirici özelliği ve hazmı kolaylaştırması, mide rahatsızlıklarına şifa veren özellikleri ile şalgam suyu, bölge halkının en çok tükettiği bir meşrubat olmuş, şimdilerde ise iç piyasaya ve ihracata yönelik uzun süre dayanıklı bir ürün olarak çiftçilere ek gelir sağlamaktadır.
HAVUÇTA LEZZET VE KITIRLIK; Kırıkhan havucunu diğer bölgelerde üretilen havuç türlerinden ayıran en önemli özellik, bölge toprağının yapısından kaynaklanmasıdır. Lezzeti, kıtırlığı ve hazmının kolaylığı en büyük özellikleridir.
Biz size ne kadar anlatırsak anlatalım, malını öven tüccar durumuna düşmekten kurtulamayacağız. İyisi mi, siz gelin Hatay’a, Kırıkhan’dan tüm dünyaya açılan havucu yerinde tadın; ne kadar haklı olduğumuzu göreceksiniz…