Son yıllarda, girişimcilik ve inovasyon kavramlarının giderek artan bir şekilde popüler olduğuna ve artan sayıda insanımızın girişimcilik yolunda kendini göstermeye başladığına şahitlik ediyoruz.
Bu gelişmede, hem global ve hem de ulusal çapta ortaya çıkan başarılı girişimlerin ve artık hemen her yerde görmeye alıştığımız, günlük konuşma ve sohbetlerimizin dahi bir parçası olan başarı hikayelerinin rolü yadsınamaz. Buna ilave olarak, gerek Kalkınma Bakanlığı, KOSGEB, TÜBİTAK ve Kalkınma Ajansları gibi devlet kuruluşlarının girişimciliğin önünü açan politika ve mali destekleri, gerekse de girişimciler için özel finansman olanaklarının artması ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun çabası, girişimcilik konusunda gençlerin farkındalığını artırmakta ve girişimcilik kültürünün oluşmasına ve gelişmesine yardımcı olmaktadır.
Girişimcilik Nedir? Girişimci Kime Denir?
Girişimcilik herşeyden önce bir zihin yapısıdır. Bu zihin yapısının temel dürtüsü, toplumun/insanların ihtiyaçlarını tespit etmek ve bu ihtiyaçları gidermek sureti ile değer yaratmaktır. Buradaki anahtar kavram “değer yaratımı”dır. Bir diğer ifade ile girişimcinin sunduğu “değer teklifi”dir. Girişimci, bu değer teklifini yaratmak üzere bir girişimi başlatan, organize eden, geliştiren ve yöneten kişidir.
Girişimci sürekli olarak fırsatları arar, bu amaçla çevresini sürekli olarak inceler, ihtiyaçları tespit eder, ihtiyaçların giderilmesine yönelik çözümler geliştirir ve bu çözümlerden bir girişim başlatılıp başlatılamayacağını irdeler. Yapmaya ve başarmaya odaklanır. Pozitif düşünür. Büyük düşünür. Burada büyük düşünmek ile hayalciliği birbirine karıştırmamak gerekir. Girişimci hayaline adım adım ulaşacağını bilir. Onu diğerlerinden ayıran, bir disiplin dahilinde bu adımları başarıya ulaşacak şekilde planlamasıdır.
Girişimciliğin, bir disiplin ve bir kariyer yolu olarak görülmesi; girişimci zihin yapısına sahip gençlerin yetiştirilmesi, başarılı bir girişim yaratmak için sahip olunması gerekli beceri setinin gençlerimize kazandırılması, işsizlik oranlarının azaltılması sonucunu doğuracağı gibi, yeni istihdam alanları açarak başkalarının da iş bulmalarına vesile olacaktır.
Girişimcilik ve İnovasyon
İnovasyon kavramı sıklıkla teknolojik yenilik olarak algılanmaktadır. Oysa inovasyon bunun çok ötesinde, yeni ürünler, yeni üretim metodları, yeni pazarlar, yeni organizasyon şekilleri ile ilgilidir.
Bu bağlamda inovasyonu, daha iyi ürün ve hizmet üretimini, sistemleri, organizasyonları, insanları yönetecek yolları bulmayı sağlayacak yeni yollar keşfetmeye yönelik fırsatları yaratmak, bulmak ve eksiksiz olarak kullanmak olarak tanımlayabiliriz.
Her girişimin bir inovasyon içermesi gerekmediği gibi her inovasyonun da bir girişimle sonuçlanması mümkün olmayabilir. Ancak bir girişimin değer yaratabilmesi, ilham verebilmesi için mutlaka bir inovasyon içermesi gerekir. Bir girişimin içinde yeni bir ürün, mevcut üründe bir yenilik, yeni bir üretim yöntemi veya prosesi, yeni pazarlar, yeni iş modelleri yer aldığında hem girişimin başarı şansı artmakta hem de gerçek anlamda bir değer yaratımı ortaya konulmaktadır. Bu konuda verilebilecek en güzel örneklerden biri Haluk Okutur tarafından kurulan Simit Sarayı’dır. Hepimizin çok sevdiği ve genellikle sokaklarda, köşe başlarında seyyar satıcılar tarafından satılan geleneksel simiti inovatif bir iş modeline konu ederek, bir dünya markasına dönüştürmüştür. Bir diğer örnek ise, kurucusu Hamdi Ulukaya’yı Time Dergisi’nce her yıl açıklanan 2017 Time 100 (En Etkili 100 İnsan) listesine sokan yoğurt markası Chobani’dir.
Girişim yoluyla yaratılan değer, çoğunlukla ekonomik olmakla bilikte, aynı zamanda toplumsal, kültürel veya teknolojik de olabilir. Çoğunlukla da bunların birkaçı aynı anda ortaya çıkar. Diğer taraftan ekonomik değeri ikincil plana iterek toplumsal değer yaratmaya odaklanan, tüm enerjisini buna hasreden girişimlere de son zamanlarda sıkça rastlanmaktadır. Buna “sosyal girişimcilik” adı verilmektedir. Sosyal girişimcilikte ekonomik değer ikincil planda olsa da yaratılan toplumsal değere ekonomik bir değerin de arkadan eşlik ettiği görülmektedir.
Girişimciliğin Yapıtaşları
Girişimciliğin unsurlarını daha iyi anlamak, bunu bir kariyer yolu olarak gören ve başarılı bir girişimci olmak isteyenlere ışık tutacaktır. Girişimciliğin üç temel yapıtaşı bulunmaktadır. Bunlar; Girişimci Zihin Yapısı, Girişimcilik Ekosistemi ve Girişimcilik Sürecidir.
a) Girişimci Zihin Yapısı
Girişimci zihin yapısı, sadece “kendi kendinin patronu olma” kavramını değil, fakat aynı zamanda; motivasyon, vizyon, tutku, odaklanma, cesaret, pes etmeme, disiplin, birlikte çalışma, liderlik, öngörülemeyen dış çevresel gelişmelerle başa çıkma yeteneği, risk alma, iletişim kurma, network geliştirme, organize etme, sürekli öğrenme kavramlarını da içine almaktadır. Bu kavramların gerektirdiği becerilerin kazanılması ve içselleştirilmesi başarılı bir girişimcinin olmazsa olmaz donanımıdır.
Girişimci zihin yapısına sahip olmayı etkileyen birçok faktör saymak mümkündür. Bunlardan ilk akla gelen sosyo-kültürel çevredir. Girişimciliğin sosyo-kültürel çevrede yaygın olarak görülümesi, ailede veya yakın çevrede rol modellerin olması ve bunların sayılarının çokluğu girişimci zihin yapısınının oluşumunu olumlu yönde etkilemektedir.
Girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasında ve girişimcilik yolculuğunun başarıyla sonuçlanmasında belki de en önemli görev ailelere düşmektedir. Genellikle aileler çocuklarının geleceklerine yönelik kaygılarla, çocuklarını ya devlet kurumlarında görev alabilecekleri ya da iş garantisi olduğu düşünülen, talep gören, bazen de trend olan alanlarda eğitim almaya zorlamaktadır. Bu nedenle, ailelerin girişimcilik yolunda çocuklarını desteklemeleri, en az çocukları kadar cesaretli olmaları, onların da bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmaya çalışmaları, küçük de olsa başlangıç sermayelerine katkıda bulunmaları hem girişimcilik kültürünün yaygınlaşmasını hem de başarılı girişimlerin sayısının artmasını sağlayacaktır.
Peki, sosyo-kültürel çevresinde ve ailesinde girşimcilik olmayan kişiler ne yapacaktır? Onların başarılı olma şansları yok mudur? Aslında bu sorulara verilecek cevap, aşağıda yer verilen girişimcilik ekosisteminin unsurları arasında da yer alan “eğitim”de gizlidir. Girişimci zihin yapısı ve girişimcilik beceri seti, gençlerimize mümkünse temel eğitim çağlarından itibaren kazandırılmaya çalışılmalı ve eğitim sistemimiz buna göre şekillendirilmelidir. Eğitim konusunda en büyük görev ise üniversitelerimize düşmekte, özellikle girişimci ve yenilikçi üniversite modelini benimseyen üniversiteler, gençlere girişimcilik nosyonunun ve becerilerinin kazandırılmasına odaklanmaktadır. Özellikle girişimci üniversitelerimiz nezdinde kurulan kuluçka merkezleri, bu becerilerin geliştirilmesine olanak sağlayan birer laboratuar niteliğindedir. En uç noktada ise, üniversite sonrası alınacak sertifika veya yüksek lisans düzeyindeki girişimcilik eğitimleri ile MBA dediğimiz işletme yüksek lisansı girişimcilik ile ilgili önemli bilgi ve becerilerin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır.
b) Girişimcilik Ekosistemi
Girişimcilik ekosistemi, bir girişimci olabilmek için bir kişinin seçilmesine veya girişimi başlatmasından sonra başarılı olmasına yardımcı olan veya bunu kısıtlayan, bireysel girişimcinin dışındaki unsurları (bireyleri, organizasyonları veya kurumları) ifade eder. Girişimci bir ekosistem veya girişimcilik ekosistemi, yerel / bölgesel girişimciliği etkileyen sosyal ve ekonomik çevre anlamına gelir. Gelişmiş bir girişimci ekosisteminde, dış çervede yer alan unsurlar girişimcilerin başarıya ulaşmalarını kolaylaştıracak şekilde organize edilmiştir.
Girişimcilik, girişimciliğin yaygın olarak olduğu ülkelerde, katma değerli ürün ve hizmet üretiminde ve mili ekonominin büyütülmesinde en önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. Bu bakımdan girişimciliğin milli bir politika olarak ele alınması; başta düzenlemelerin ve eğitim sisteminin girişimciliği teşvik edecek şekilde yapılandırılması, girişimcilerin finansmana erişiminin kolaylaştırılması olmak üzere girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi önem arz etmektedir.
Global Entrepreneurial Monitor (GEM) tarafından hazırlanan rapora göre, 2016 yılı itibariyle, Türkiye’nin girişimcilik ekosistemi unsurları açısından 66 ülke arasındaki sıralamalarını gösteren aşağıdaki tablodan güçlü ve gelişime açık yanlarımızın neler olduğu açıkça görülebilektedir.
Bu araştırma sonuçları cesaretimizi kırmamalıdır. Girişimcilik, ülkemiz için yeni sayılabilecek bir olgudur ve bu konudaki farkındalık son yıllarda artarak devam etmektedir. Bu farkındalığın artmasında, kamu tarafından sunulan mali destekler ile okul sonrasında özellikle KOSGEB ve diğer bazı kamu kurumları aracılığıyla verilen girişimcilik eğitimleri önemli bir role sahiptir. Kamu tarafından sunulan mali desteklerin yanında, başta melek yatırımcılık ve risk sermayesi kurumları olmak üzere, girişimciler için finansmana erişim imkanları da hızla artmaktadır. Ayrıca, bir çok üniversitemiz, girişimci ve yenilikçi üniversite modelini benimsemekte, girişimciliği müfredatlarına eklemekte, kuluçka merkezleri ve teknokentler ile girişimcilere, sağlıklı gelişebilmelerine olanak sağlayacak ortamlar sağlamaktadırlar.
Tüm bu gelişmelerin ulusal düzeyde koordine edilmesi, ülkemizin girişimcilik ekosistemi açısından gelişime açık alanlarında iyileştirici çalışmaların yoğunlaştırılması ve daha fazla üniversitenin girişimci yenilikçi üniversite modelini benimsemesi bu süreci hızlandıracak ve daha fazla sayıda insanımızın önünü açacak, başarı hikayelerinin artmasını sağlayacaktır.
c) Girişimcilik Süreci: Girişimcilere Yol Haritası
Peki, girişimcilerin başarılı sonuçlar elde etmelerini sağlamak için nasıl bir yol izlemeleri gerekir? Nereden başlamak ve nasıl ilerlemek başarı şansını artıracaktır? Öncelikle belirtmek gerekir ki bu konuda gerek kitap ve makale olarak gerekse de internet üzerinde çok sayıda kaynağa ulaşmak mümkün. Özellikle son yıllarda ülkemizde girişimciliğe olan ilginin artması ile bu konuda çok sayıda yayın yapılmaya başlanmış ve devlet kurumları dışında bir çok eğitim kurumu tarafından eğitim programları geliştirilmiştir.
Özellikle başarı hikayelerinin yer aldığı biyografi ve anı kitaplarının, girişimci zihin yapısının ve içsel motivasyonun oluşmasında önemli bir role sahip olacaktır. Bu arada, başarı hikayeleri kadar başarısızlık hikayelerinin de iyi analiz edilmesi ve yapılan hatalardan desler çıkarılması girişimcilerimizin başarı şansını artıracaktır.
Yeni bir işe başlarken karşı karşıya kaldığımız en önemli maliyet “öğrenme maliyeti”dir. Öğrenme maliyetimizi minimize edecek şekilde önden hazırlık yapmak, gerekli yetenek, beceri ve bilgi ile kendimizi donatmak, tecrübeli ve bilgili kişilere danışmak, mentorluk almak, metodik bir yol takip etmek, doğru planlama yapmak çok önemlidir. Tabi bir de doğru zamanlama çok önemli. Bazen, çok ilerici ve inovatif fikir ve ürünler için piyasanın henüz hazır olmaması nedeniyle başarısızlığa uğrayan girişimlere rastlanmaktadır. Bu bakımdan iyi bir pazar analizi, hazırlık sürecinin olmazsa olmaz bir unsurudur.
Girişimciliği bir disiplin olarak ele almak ve metodik bir süreç olarak kurgulamak ve uygulamak öğrenme maliyetlerini minimize edecek ve başarı şansımızı artıracaktır. Girişimcilik sürecinin ana unsurları aşağıdaki grafikte özetlenmektedir:
Genellikle girişimci olmak isteyenlerin kafalarını en çok kurcalayan konu girişimin finansmanı, yani sermaye olmaktadır. Esasında, iyi bir iş fikrine sahip tutkulu bir girişimci finansmana bir şekilde ulaşmanın yolunu bulmaktadır. Eğer iyi bir iş fikri ve tutkulu, adanmış ve vizyoner bir girişimci yoksa finans kaynaklarının en bol ve bu kaynaklara erişimin en kolay olduğu ortamlarda dahi finansman bulmak zorlaşacaktır. Dolayısı ile finansman, önemli olmakla birlikte en önemli konu değildir. Ekosistemin gelişmiş olması her fikrin değil, daha fazla iyi fikrin finansmana ulaşmasına katkıda bulunmaktadır.
Bir girişimin başlangıç noktası her zaman bir “fikir”dir. Zaman zaman girişimci olmak isteyenler, moda/trend olmuş fikirlerin çevresinde dolanmakta, onlarda küçük farklılıklar yaratmaya odaklanmakta, zaman zaman kendi fikirlerine aşık olmakta her türlü eleştiriye kendini kapatmakta, zaman zaman hayalperest seviyesinde fikirlerin peşinde koşmakta, çoğu zaman da, özellikle medyada çok sık gördüğümüz başarı hikayelerinden de etkilenerek bir anda milyonlar hatta on milyonlar kazanacak fikirler aramakta, bu büyük fikirleri ararken aslında gözünün önünde olan birçok fırsatı da kaçırmaktadır.
Başarılı girişimcileri başarılı yapan, yeteneklerini, başta aileleri olmak üzere çevrelerini ve kısıtlı imkanlarını iş fikirlerini girişime dönüştürecek şekilde harekete geçirebilmeleri ve organize edebilmeleridir. Girişimciyi diğer birçok insandan ayıran hayal kurma / hayallere sahip olma özelliği ise iş fikri geliştirme ile değil, girişimcinin kendini ve girişimini öngörülebilir bir gelecekte nerede gördüğü ile alakalıdır. Yani, vizyondur. Bu hayal, bu vizyon, girişimciyi başarıya ulaştıran tutkunun, azmin, sabrın ve gücün yakıtıdır. Dolayısı ile iş fikri ve girişim, girişimciyi hayaline ulaştıracak bir araçtır aslında.
Bir girişimin başlangıç noktası fikirdir dedik. Peki fikir nereden çıkar? İyi fikir nasıl oluşur? Pek çok girişim daha fikir aşamasında yok olur. Şöyle düşünmek gerekir: Ortalama her yüz fikirden ancak birkaçı gerçek bir girişime dönüşme potansiyeline sahiptir. Bazen ilk fikirde vardır bu potansiyel bezen de yüzüncü fikirde. O nedenle, aklımıza gelen iş fikirlerini öncelikle kendimiz teste tabi tutmalı, testi geçemeyenleri hemen elemeliyiz. İş fikri oluşturuken öncelikle kendimizin ya da çevremizin ihtiyaçlarına, yaşadıkları sorunlara odaklanmalı, tespit ettiğimiz sorunları çözecek, ihtiyaçları giderecek çözümler aramalıyız. Örneğin, ülkemizin en başarılı girişimlerinden, hepimizin yakından bildiği Yemek Sepeti, böyle bir ihtiyaca sunulan çözüm önerisi (değer önerisi)dir aslında. Yine, her internete girdiğimizde kullandığımız Google. O da bir ihtiyaca sunulan çözüm önerisidir. Hem de, Yahoo gibi güçlü bir rakibi varken onu farklı kılan şey, onu Yahoo’nun önüne geçiren ve dünyanın en iyi arama motoru yapan şeydir. Yani, sunduğu çözümün daha iyi olmasıdır. Bugün Google, ilk çıkış noktasında kurucularının bile hayal etmedikleri bir noktada, ve bir arama motorundan çok daha başka bir şeye dönüşmüş durumdadır. Hepimiz bir “Google” yaratabiliriz. Az önce söylediğimize dönecek olursak, önce “ne yaratabiliriz” ona odaklanmamız, elimizdeki imkanları doğru kullanmamız ve ilk başarıyı elde ettikten sonra, önümüze çıkacak fırsatları iyi değerlendirmemiz gerekmektedir. Başladıktan sonrası bir yolculuk ve hayatın ta kendisidir. Hayat insanlara her zaman, çoğu zaman da daha önce hiç öngörmedikleri fırsatlar sunar. O nedenle, önemli olan başlamak, başarıya odaklanmak ve fırsatları görebilmektir.
Elemelerden geçirip, başarıya ulaşacağına inandığımız fikri harekete geçirmeden önce, mutlaka bir iş planı, bir iş modeli hazırlamalıyız. Hayat doğrusal bir model değildir. Hiçbir zaman kağıda yazacaklarımız ile yaşayacaklarımız yüzde yüz örtüşemeyecektir. Peki neden iş planı yapmalıyız? Elemeden geçirdiğimiz iş fikirlerimizi yazıya döküp, adımlarımızı önceden planlamak, hem kaynaklarımızı daha verimli kullanmamızı sağlayacak, hem de planlama aşamasında yapacağımız araştırma ve çalışma bizim bu yolculuğa zihnen ve fikren hazırlanmamıza yardımcı olacaktır. Ayrıca, planlama yapmak, karşılaştığımız sonuçların planladıklarımızdan sapması durumunda, meydana gelen sapmaları daha kolay yönetmemize olanak sağlayacaktır.
Kaynakların tanımlanması süreci de planlama sürecinin bir aşamasıdır. Kaynaktan kastımız, her türlü beşeri, fiziki ve mali sermayedir. Aynı şekilde zamanın da bir kaynak olduğu unutulmamalıdır. Bu süreç aslında bütçeleme sürecidir. Kaynakların bütçelenmesi sonrasında ise bu kaynakların temini ile ilgili aşamaya geçilir.
Gerçekleştirme safhası, organizasyonun kurulması ve hedeflere yönelik olarak günlük operasyonların yürütülmesi, kaynakların hedeflere yönelik olarak organize edilmesi ile alakalıdır.
Günlük operasyonlarını başarı ile yürüten ve hedeflerine adım adım yürüyen girişimimiz belli bir noktaya ulaştığında, bu girişimin geleceğine dönük planlar yapmalı ve gelişim yönüne karar vermeliyiz.
Son aşamada ise şirketimiz ile ilgili “çıkış strateji”sinin belirlenmesi gerekmektedir. Aslında, girişimcilik yolculuğuna başlamadan önce, daha ilk iş planını yaparken çıkış stratejisi ile ilgili de hedefler konulmalıdır. Çıkış stratejisinden kastımız şudur: Hedeflediğimiz büyüklüğe, ölçeğe, satış hacmine, pazar payına, kullanıcıya veya ağ büyüklüğüne ulaştıktan sonra yatırımımızın ulaştığı değeri nasıl nakde çevireceğimize karar vermek. Burada girişimciler genellikle, girişimlerini daha büyük bir şirkete veya bir yatırımcıya satarak ya da halka açılarak karlarını realize etmeyi ve yeni girişimlere başlamayı hedeflemektedirler. Çıkış stratejileri çok önemlidir ve planlama safhasında atlanmamalıdır. Zira, özellikle yatırımın başlangıç ve ilk aşamalarında şirkete kaynak koyan ve/veya ortak olan yatırımcılar için, koydukları paranın geri dönüşünü sağlayacak olan şey yatırım değerinin nakde dönüş başarısıdır.
Tekrar, aklımızı en çok kurcalayan konuya, yani finansmana dönecek olursak; finansman, girişimimizin fikir ve kuruluş aşamasından, gelişim ve büyüme hatta çıkış/devam aşamalarına kadar her daim aklımızı kurcalamaya devam edecektir. Girişimciliğe olan talebin artması ve girişimciliğin yarattığı ekonomik büyüklük, bu sürece özgü finansman modellerinin ve finansman araçlarının da gelişmesine yol açmıştır. Özellikle girişimciliğin çok yaygın olduğu ülkelerde ortaya çıkan bu model ve araçlar, girişimciliğe talebin arttığı ülkemizde de her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Dünyada, bu model ve araçlar ile girişimcilere aktarılmayı bekleyen kaynaklar o kadar çoğalmıştır ki, aslında, artık girişimciler için finansmana ulaşmak neredeyse bir sorun olmaktan çıkmış durumdadır.
Girişimcilik deyince ilk akla gelen model, melek yatırım almak olmaktadır. Peki melek yatırımcı kimdir? Melek yatırım nasıl alınır?
Melek yatırımcılar, kişisel varlıklarını, tecrübelerini ve birikimlerini başlangıç veya büyüme aşamasındaki girişimlere aktaran gerçek kişilerdir. Ülkemizde, 2013 yılından bu yana Hazine Müsteşarlığı nezdinde lisanslı olan melek yatırımcı sayısı, Mart 2017 itibariyle 421’e ulaşmıştır. Ayrıca çok sayıda lisanssız melek yatırımcının olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayının artarak devam etmesi ve bu kurumun yaygınlaşması beklenmektedir. (Melek yatırımcılığın ortaya çıktığı ABD’de ise bu sayının 300.000 civarinda olduğu tahmin edilmektedir.) Melek yatırımcılar, daha ziyade melek yatırım ağları şeklinde örgütlenmektedirler. Melek yatırım arayan girişimcilerin öncelikle bu ağlara başvurmaları gerekmektedir. Bu ağlara başvuran girişimcilerin, yukarıda bahsettiğimiz ilk üç aşamayı iyi çalışmış ve hazırlanmış olmaları başarı şanslarını artıracaktır. Sadece iyi bir iş fikri, melek yatırım almaya yetmemekte, bu fikrin nasıl girişime dönüştürüleceği, nasıl para kazanacağı sorgulanmaktadır. En önemli öğe ise, bu süreçte girişimcinin kendisidir: İyi hazırlık yapan girişimci, konusuna hakim mi? Başarıya odaklanmış mı? Tutkulu mu? İyi bir takıma sahip mi? Yetenekli mi? Yani, kısaca, melek yatırımcılar parayı sadece iyi bir iş fikrine değil, iyi bir iş fikrine sahip ve başarıya odaklanmış, tutkulu, iyi hazırlanmış girişimcilere yatırmaktadırlar. Unutulmaması gereken husus budur.
Bunun dışında, kamu kurumları tarafından zaman zaman ciddi mali destekler girişimcilere sunulmaktadır. Başta KOSGEB olmak üzere, TÜBİTAK, kalkınma ajansları ve çeşitli bakanlıklar bu konuda girişimcilerin takip etmeleri gereken kamu kurumlarıdır.
Sonuç
Girişimcilik, son yirmi otuz yıllık süreci dikkate aldığımızda, dünyamızda ekonomik büyümenin önemli bir itici gücü olmuş ve başta teknoloji olmak üzere her alanda yaratıcılığın artmasına; yaşam tarzımızı ve alışkanlıklarımızı değiştiren yeni hizmet, ürün ve iş modellerinin geliştirilmesine yol açmıştır.
Ulusal ekonomimizi büyütmek ve dünya liginde daha fazla söz sahibi olmasını sağlamak için katma değeri yüksek ürün ve hizmetler geliştirmek ve bu ürün ve hizmetlerin ticarileşmesine imkan sağlayacak sistemlere sahip olmak olmazsa olmaz hususlardır. Girişimcilik ise bu sistemin oluşmasına, gelişmesine, olgunlaşmasına hayat verecek anahtar kavramdır.
Ülkemizde girişimcilik ekosisteminin her geçen gün daha da geliştiğine ve başta kamu kurumları olmak üzere tüm paydaşların bu konuda farkındalığının arttığına ve bilinç düzeyinin yükseldiğine şahit olmaktayız. Bu sistem geliştikçe, girişmcilik kültürü de yaygınlaşmakta ve sistemin daha da gelişmesine katkıda bulunmaktadır.
Başta gençlerimiz olmak üzere insanlarımızın gerekli eğitimleri almak kaydıyla girişimcilik yolculuğuna kendini hazırlamaları ve bu yola çıkmaları, bu konuda daha da talepkâr olmaları ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasında başat role sahip olacaktır.