Antakya Medeniyetler Korosu, hayat veren, can veren makamlar, ilahiler arasında gidip gelmektedir adeta…
Hatay’ın tanıtımına katkı sağlamak ve medeniyetler arasında bir köprü oluşturmak amacıyla üç semavi dine mensup kişilerden oluşan, Antakya Medeniyetler Korosu, seslendirdiği ezgilerle kulağa verdiği mesajlarla da kalbe hitap ediyor.
Müziğin dolaysız anlatım olanakları yardımıyla insana insan sevgisi aşılamak ve ötekileştirmenin karşısında gösterilecek duruşa katkı sağlamayı prensip edinen koro, toplumsal barış ve kardeşlik mesajını birbirinden güzel ezgilerle dünyanın tüm coğrafyalarına taşımak isteğinin heyecanını duymaktadır.
2007 yılında kurulan ve 2008 yılında dernekleşen Antakya Medeniyetler Korosu İnsanlığı doğruya ve güzelliğe çekip medeniyetler arasında köprü oluşturarak evrensel bir dil olan müzikle bir arada tutmayı ilke edinmiş.
Kökü bizim topraklarımızda olan değerleri, birbirinden güzel ezgileri tüm yalınlığıyla sunan koro, okudukları farklı kültürlere ait ilahiler, halk şarkıları ve türkülerle Türkiye medeniyetini yansıtan bir ayna görevi görüyor. Etnik önyargıların aşılmasında büyük gücü ve rolü olan müziği en iyi şekilde kullanarak, insanların önce kalbine dokunan, hissettiren koro kurulduğu günden bugüne büyük bir tutkuyla yoluna devam etti.
Üç semavi dinin kültürüne ait hisleri, duygusal hayatın güçlü bir aracı olan müzikle ifade etmede etkili olan Medeniyetler Korosu insanlar arasında “ben” değil “biz” duygusunun hâkim olmasına da etkili oluyor.
Yılmaz Özfırat’ın şefliğini yaptığı ve Alevi, Sünni, Ermeni, Ortadoks, Katolik ve Musevilerden oluşan 6 mezhebin üyelerinin yer aldığı 120 kişilik koro “Yaradılanı sev, Yaradandan ötürü” felsefesini benimsiyor.
Sünni Müslümanların “Salat-ı Ummiye”si, Alevi Müslümanların “Ali Ali Mevla”sı, Katoliklerin “Haleluya”sı, Ortodoksların “Ye Ummel İleh”i, Yahudilerin “Hava Nafila”sı, Ermenice “Sarı Gelin” türküsü ve daha niceleri…
10 yıldır repertuarına hep bir yenisini daha ekleyerek kendini geliştiren, tarihin, kültürün izlerini müzikle, ezgilerle insanlara yaşatan koronun gelecek dönemlerde hayata geçireceği projelerle daha nice konserler verip, şehrimizin tanıtımına sağlayacakları katkı uzun yıllar sürecek gibi gözüküyor.
Antakya Medeniyetler Korosu’ndan bahsetmişken Antakya Medeniyetler Korosu Derneği Başkanı ve Koro Şefi Yılmaz Özfırat ile dünyada adından söz ettiren koronun nasıl kurulduğu, koroya destek veren müzisyenler ve repertuar seçimleri üzerine söyleşi de gerçekleştirdik.
HATİAB üyesi Yılmaz Özfırat Kimdir?
1970 yılında Gaziantep’in Nizip ilçesinde doğdu. Ailesinin memuriyeti dolayısıyla ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde gerçekleştirdi. Üniversite eğitimini Gaziantep Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’nda tamamladı. 1998 yılında ilk görev yeri olan Kars’a tayini çıktı ve 2001 yılına kadar burada öğretmen olarak görev yaptı. 2001 yılında tayini Hatay’a çıkarak, Hatay iline yerleşti. Hatay’da halk oyunları konusunda çok önemli çalışmalar yaptı. Mustafa Kemal Üniversite’sinde Halk Bilimleri Topluluğunu çalıştırdı ve iki yıl üst üste İtalya’da yapılan Uluslararası Halk Dansları Yarışmasında birinci yaptı. Farklı kültürlerden oluşan kültürlerin dansı isimli bir dans tiyatrosu kurdu ve Almanya’da, Suriye’de ve Türkiye’de gösteriler gerçekleştirdi. Halen Türkiye Halk Oyunları Federasyonu Merkez Hakem Kurulu üyesi olup müzik öğretmenliği yapmaktadır. Evli ve 1 çocuk babası.
Müzikle tanışmanız nasıl oldu? Koro Şefliğine başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
Müziğe Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde halk dansları ve müzik derneklerinde başladım. Daha sonra üniversite eğitimimde konservatuvara gitme şansım oldu. Koro şefliği biraz mecburiyetten oldu. Koroyu kurduğumuzda koro şefliğini Şeyda Akgöl Koyaş hanımefendi yapıyordu. Fakat onun evlenip İstanbul’a yerleşmesi sonucu biraz mecburiyetten bana kaldı bu iş.
Antakya Medeniyetler Korosu nasıl kuruldu? İlham veren neydi?
Antakya Medeniyetler Korosu 2007 yılında Hatay Valiliğinde bir proje olarak kuruldu. Proje, dönemin Vali Yardımcısı Ömer Bedrettin Sagsöz başkanlığında oluşturulan tertip komitesinde hayata geçti. Turizm haftası kutlamaları için yapılan projenin koordinatörlüğüne de beni getirdiler. Bu iş bana verildiği zaman bir ay gibi kısa bir süre söz konusuydu. Bende Müzik Öğretmeni olan eşim Berna Özfırat ve sevgili müzik öğretmeni arkadaşımız Şeyda Akgöl Koyaşı arayarak projeden bahsettim. Daha sonra her gece bir medeniyete (Katolik, Ortodoks, Alevi, Sünni, Musevi, Ermeni) giderek oralarda çalışmalar yaptık. Bir ay sonra koro hazır hale geldi ve ilk konserine çıktı. Tabi ki bu işi ben tek başıma yaptım diyemem başta Şeyda Akgöl Koyaş olmak üzere eşim Berna Özfırat, İl Kültür Müdürlüğü ve tüm cemaat önderleri hepsi bu işe gönüllerini koydular. O yüzden her zaman derim kim bu işin oluşmasına bir katkı sağlamışsa Allah bin kere razı olsun.
Bir diğer merak konusu yükselme basamaklarınız. Bize geçtiğiniz yolları kısaca anlatır mısınız?
Öncelikle işimde çok disiplinliyimdir ve yaptığım her işte önce disipline inanırım. Bir projeyi hayata geçirmeden önce her yönünü en ince detayına kadar araştırırım. Bilmediğim konuyu mutlaka sorup öğrenirim. Medeniyetler korosu bugüne kadar siyaset üstü bir rol üstlendi. Her kişiye, her görüşe eşit mesafede oldu.
Benim en büyük şansım her daim bana destek olan bir eşimin yanımda oluşu ve bu güne kadar çok dost biriktirmiş olmam. Koroyu kurduktan sonra acaba nerede konser verirsek ses getiririz diye düşündüm ve cumhurbaşkanımızın himayesinde Amerika’da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde konser verdik. Bunun için ikili ilişkilerimi kullanarak konuyu Sayın Cumhurbaşkanımıza ulaştırdım ve onlarında çok hoşuna giderek bizde bu konsere gittik. Buna benzer ülkemiz için, şehrimiz için önem arz eden yerleri kamuoyundan takip ederek oralarla irtibata geçip koromuzu konserlere götürdüm. Belli bir süre sonra da zaten başta Hatay’ın daha sonrada ülkemizin marka değeri olduk. Burada tabi ki en önemli destek mülki idare amirlerinden geldi, bunu göz ardı edemeyiz. Herhâlde benim şansım hep çok destekleyici valiler ve belediye başkanlarıyla çalışmış olmam.
Destek veren müzisyenler var mı?
Bu güne kadar birçok sanatçı dostumuzla konser verdik. Emel Sayın, Sertap Erener, Zülfü Livaneli, Leman Sam, Nükhet Duru, Zara, Demir Demirkan, Aynur, Ayşegül Kolivar sadece aklıma gelenler…
Konser çalışmalarını ne sıklıkla yapıyorsunuz. Repertuar seçiminde neyi göz önünde bulunduruyorsunuz?
Haftada iki gün rutin provalarımız oluyor medeniyetler evinde. Repertuvarımız da ise her medeniyetin ilahileri ve halk şarkıları bulunuyor ve tabi başka bir ülkeye giderken de o ülkenin en çok bilinen ve sevilen bir parçasını hazırlayıp götürüyoruz.
Koro üyelerinin seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz?
Bir arada yaşama kültürünü anlıyor olmaları bizim olmazsa olmazımız. Hatay bu konuda dünyaya örnek bir şehir olduğu için gelen kişilerde de önce bunu istiyoruz. Kendinden olmayan bir medeniyetin şarkısını ayni duygu ve düşünceyle okuyabiliyor mu, sen ben demeden biz varız diyebiliyor mu buna bakıyoruz. Daha sonra müzik öğretmeni arkadaşlar müzik yeteneklerine bakıyorlar. Sınavı geçen kişileri altı aylık bir deneme sürecine alıyoruz ve burada onları tanımaya çalışıyoruz.
“Başkent’te Hatay Günleri” kapsamında Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde büyük beğeni alan bir konser verdiniz. Bize konserden ve süreçten bahseder misiniz?
Öncelikle kendimizi çok şanslı görüyoruz çünkü Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde ilk defa dışardan bir organizasyona yer verildi ve bu da bize nasip oldu. Tabi ki bunun haklı gururunu yaşıyoruz. Bizim için cumhurun merkezinde bu organizasyonu yapmak bence çok özel bir duygu. Salonu dolduran bürokratlar, izleyiciler ve tüm misafirler bizi izlediklerinde “İşte Türkiye’de Özlenen Tablo” dedikleri için çok mutlu olduk. Bu organizasyonu gerçekleştiren Ankara’daki Hatay Birlik Vakfına sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
İki kez Barış ve Kardeşlik ödülünü aldınız ve 2012 yılında da Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildiniz. Bu başarının sırrı ne?
Bence bu bir başarı değil. Çünkü bizim yaptığımız tuhaf değil aslında problem bunun yapılamıyor olması. Bunu nasıl başardınız diye soruyorlar. Bende siz bunu nasıl başaramıyorsunuz diyorum. Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmek hem şehrimiz hem de ülkemiz için büyük bir onur. Umarım bir gün bu ödülü ülkemize getiririz. Dünyaya da bir arada yaşamanın aslında ne kadar kolay olduğunu göstermiş oluruz.
Antakya Medeniyetler Korosunun gelecek dönemlerdeki projeleri neler olacak?
Antakya Medeniyetler Korosu olarak Kudüs’te bir konser vereceğiz. Konserde İsrail vatandaşları ve Filistin vatandaşları olacak. Kıbrıs’ta tam sınırda bir konser vereceğiz ya da dünyanın farklı bir sorunlu bölgesinde konser vereceğiz. Bu kültürü gösterip dünya barışına katkı sağlayacak. Amacımız kimseyi ötekileştirmeden tek bir felsefeyi dünyaya yaymak olacak oda “Yaratılanı seviyorum Yaradandan ötürü” olacaktır.
Antakya Medeniyetler Korosu kurucularından ve Koronun ilk şefi Şeyda Akgöl Koyaş;
“KORO, ANTAKYA’DAKİ ÇOKLU MEDENİYETIN BIR ARADA YAŞAMA KÜLTÜRÜNÜ MÜZIK YOLU İLE İFADE EDEBİLMEK İÇİN KURULDU”
Öncelikle kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
1972 yılında Antakya’da doğdum. İlk, orta, lise eğitimimi Antakya’da, üniversite eğitimimi Ankara Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Müzik Eğitimi bölümünde yaptım. Öğretmenliğe 1993 yılında ilk atama yerim olan Adana’da başladım. 1996’da ise memleketim Antakya’ya dönerek Osman Ötken Anadolu Lisesinde görevime devam ettim. Çalıştığım illerin Milli Eğitim Müdürlüğü ve Valiliklerinin bir çok müzikal çalışmalarını üstlendim. 2004-2007 yıllarında ise Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürlüğü bünyesinde özel ve genel olmak üzere öğretmen yeterlilikleri üzerine çalıştım. Halen İstanbul Çamlıca Kız Anadolu Lisesinde müzik öğretmeni olarak görevime devam etmekteyim. Evli ve 3 çocuk annesiyim.
Antakya Medeniyetler Korosunun kurucularından ve ilk kor şefisiniz? Koronun kuruluş hikayesini sizden de dinleyebilir miyiz?
Antakya Medeniyetler Korosu 2007 Turizm Haftası kutlamaları kapsamında kuruldu. Koordinatörlüğünü Yılmaz Özfırat’a vermişler. O da beni aradı, ben de arkadışıma güvendiğim için kabul ettim. Fakat bu çalışmanın benim için çok özel bir yanı vardı; Hem bir Antakya’lı olarak kültürümüzü yansıtmak hem de bir müzik öğretmeni olarak bunu seslerle yapmak beni çok heyecanlandırmıştı.
Kuruluş aşamasında yaşadığınız zorluklar nelerdi?
Benim açımdan zor tarafları; Söylenecek ilahilerin notalarının olmayışı, parçalara yeniden düzenleme yapılması, gelen koro elemanlarının tamamına yakınının amator oluşu, müzikal anlamda üye seçme şansının lomayışı. Fakat belirtmek isterim ki bu gün olsa yine onlarla çalışmak isterdim. Çünkü dostlukları hiç bir şey ile ifade edilemez. Genel anlamda ise; insanlara ne yapmaya çalıştığımızı anlatmak zor olmuştu. Kime hizmet ediyorsunuz? Neye hizmet ediyorsunuz? diye sorup duruyorlardı. Cavabı tek kelime ile sadece barışa.
Koronun kuruluş amacı neydi, sizce bu amaca ulaştı mı?
Antakya’daki çoklu medeniyetin bir arada yaşama kültürünü müzik yolu ile ifade edebilmek için kuruldu. Barış, kardeşlik ve dayanışmaya örnek teşkil etmesi için ise devam ettirildi.
Antakya Medeniyetler Korosunda büyük emekleriniz var, koronun bu kadar başarılı olacağını ve ses getireceğini düşünmüş müydünüz?
Bizler bu kültürün içinde doğduğumuz için bu birlikte yaşama şekli bizim olağan hayatımız. Fakat dünyanın bir çok yerinde binlerce yıldır, inançlarından dolayı insanlar ölüyor! Bu yüzden koronun amacı doğrultusunda ses getireceğini biliyordum.
Başarı ise; Ben üstlendiğim görevlerde başarı neyi gerektiriyorsa onu en iyi şekilde yapmaya çalışırım. Hatta gerekiyorsa başkalarınında işini yaparım. Zaten çalışma arkadaşım Yılmaz Özfırat’ta benim gibiydi. Yani biliyordum.
Evlendikten sonra İstanbul’a taşınıp korodan ayrılmışsınız. Hiç o günleri özlediğiniz oluyor mu?
Aslında hemen ayrılmadım. 2008’de evlendim, 2013 Haziran’ın da ayrıldım. Bu aşamada gruba İstanbul’dan dahil oluyordum. Bu da benim için çok zor oluyordu. Uzakta olduğum için dostlarımı özlüyorum.