Ana Sayfa / Dergide Bu Ay / “Doğu’nun Kraliçesi”ni Koruyan Müze: Hatay Arkeoloji Müzesi

“Doğu’nun Kraliçesi”ni Koruyan Müze: Hatay Arkeoloji Müzesi

Doğu’nun, Batı’nın, Kuzey’in ve Güney’in değerlerini çerisinde barındıran, koruyan, sahip çıkan ve geliştiren bir kent; Hatay.  Binlerce yıllık tarihiyle derin bir kültür yatağı oluşturan Hatay’ın görülmesi gereken yerlerinden biri de, bu değerlerin bugünkü koruyuculuğunu yapan Hatay Arkeoloji Müzesi’dir. Girişinde “Doğu’nun Kraliçesi” olarak atfedilen Antakya’yı gördüğünüzde, bu kadim toprakların değeri bir kez daha anlaşılmış olacaktır. Hatay; coğrafi özelliği, doğal güzelliği ve kültürel önemi dolayısıyla insanlık tarihinin ilk dönemlerinden bu yana kesintisiz olarak, çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde; geçmişten devraldığı kültürel birikiminin zenginliğiyle, medeniyetler  uzlaşmasının yaşayan örneği olan bu toprakların insanları, geçmişte olduğu gibi, Türkiye  ve Dünya’nın önde gelen şehirlerinden biri olma vizyonu doğrultusunda enerji ve heyecanla çalışmaktadır.

Müze Tarihçesi…
Bölgede 1932 yılında başlayan kazı çalışmaları, 1933-1938 yılları arasında Amik Ovası’nda Cüdeyde, Dehep, Çatalhöyük ve Tainat’ta, Chicago Üniversitesi, Chicago Oriental Institute tarafından geliştirilmiştir. 1936 yılında, British Museum adına Sir Leonard Wolley Samandağı, El-Mina Mevkii’nde, 1937’den 1948 senesine kadar da aralıklarla, Açana Höyüğü’nde hafriyat ve kazı çalışmaları yürütülmüştür. 1932-1939 yıllarında Princeton Üniversitesi’nin yaptığı araştırmalarla müzenin esas zenginliğini oluşturan mozaikler ortaya çıkartılmıştır. Bu zenginlikler, merkezi Antakya’da olmak üzere Harbiye, Narlıca, Güzelburç, Samandağ ve çevresinde yapılan kazılar sonucu çıkartılan ve koleksiyonu tamamlayan mozaiklerdir.
Antakya’da yürütülen 1932-1939 yılı kazı çalışmalarında çoğu Roma dönemine tarihlendirilen mimari ve diğer buluntular kentin zenginliğini ve ihtişamını ortaya sermiştir. The Committee for the Excavation and its Vicinity adlı komitenin yaptığı kazı çalışmaları başta Antakya, Harbiye olmak üzere Samandağ’da Seleuceia Pieria da sürdürülmüş ve kazılarda ortaya çıkan zengin mozaik eser koleksiyonu bugün dünyanın yaklaşık 20 müzesine ve özel koleksiyonlarına dağılmış durumdadır. Antiokheia kökenli bir çok eser bugün Hatay Arkeoloji Müzesi’nin yanı sıra Princeton Universitesi Sanat Müzesi (ABD), Worcester Müzesi (ABD), Louvre (Fransa) gibi müzelerde saklanmakta veya sergilenmektedir.

Mevcut müze binasının ihtiyaçları karşılayamaması ve zengin koleksiyonun daha iyi sergilenmesi amacıyla; Hatay’da yeni bir Arkeoloji Müzesi’nin yapım çalışmaları tamamlanmıştır. Temeli 26 Mayıs 2011 tarihinde atılan yeni müze binası 28 Aralık 2014 yılında hizmete girmiştir. Çağdaş müzecilik anlayışına göre düzenlenmiş sergi salonlarına sahip, 53.500 m² arazi içerisinde 32.754 m² oturum alanına sahip müzede 10.700 m² sergileme alanı bulunuyor. Yeni müzede 1340 m² mozaik yanında Üç Ağızlı Mağarası, Tell Kurdu, Tell Şeyh Höyük, Aççana Höyük, Tell Tayinat, Cüdeyde Höyük, Tell Akrad Höyük, Çatal Höyük, Al Mina, Sabuniye ve Kinet Höyük’te bulunan eserler sergileniyor. Teşhirde Aççana Höyük sarayı ve Tell Tayinat tapınağından esinlenilerek oluşturulmuş modern sergileme alanı bulunuyor. Tell Tayinat’ta bulunmuş olan Şuppiluliuma heykeli müzenin en ilgi çeken eserleri arasında yer alıyor. Sergilemede ayrıca Orta Çağ ve İslami döneme ait eserlere de yer verilmiş durumda. 3 boyutlu Hatay belgeseli, Kral İdrimi’nin icraatlarını anlatan belgesel ve hologramı, Büyük İskender’in İssos Savaşını anlatan belgesel ve Roma İmparatoru Octavianus’un Antakya halkına hitaben yazdığı mektubun ziyaretçilere hologram tekniği ile sunulması müzenin en dikkat çeken interaktif uygulamaları arasında bulunuyor.
Hatay’ın ilk çağlardan, ortaçağa kadar çeşitli kültürlere tanıklık eden yapısının korunduğu, araştırıldığı, yorumlandığı, herkesin dikkatine ve beğenisine sunulduğu, yeni müzecilik anlayışının tüm gerekliliklerini kapsayacak Yeni Hatay Arkeoloji Müzesi’nin bir kültür kurumunun tüm özelliklerini içeren dünyanın sayılı arkeoloji müzelerinden biri olması hedeflenmektedir.
Müze Koleksiyonları ve Hikayeleri
Müze koleksiyonunun önemli bir bölümünü oluşturan mozaikler Princeton Üniversitesi tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkartılarak müzeye kazandırılmıştır. Müzedeki koleksiyonda yer alan eserlerin diğer kısmı ise Amik Ovası höyüklerinde yapılan kazılardan ve Müze Kurtarma kazılarından ortaya çıkarılan eserlerdir. Buna ek olarak vatandaşların bulup müzeye getirdiği ve güvenlik birimlerinin teslim ettiği eserler bulunur. Zaman zaman nitelikli yeni eserler müze envanterine alınarak müze koleksiyonu zenginleştirilmektedir. 2011 yılı itibarıyla Hatay Arkeoloji Müzesi’nde yer alan toplam eser sayısı 35.442’dir. Müze koleksiyonunda Paleolitik dönemden başlamak üzere, kronolojik olarak Neolitik-Kalkolitik-Tunç Çağları, Demir Çağı, Arkaik-Helenistik, Roma ve Bizans dönemi eserlerini görmek mümkündür. Özellikle Amik Ovasında bulunan ve tarihi Neolitik döneme kadar inen höyüklerde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan eserler müzenin önemli zenginlikleri arasındadır. Tell Tainat Höyüğü’nden çıkartılan bazalt aslan biçimli sütun kaideleri ve Açana Höyüğü’nden çıkartılan bazalt kapı aslanlar göze çarpan eserler arasındadır. Hatay Müzesi’nin Sikke Koleksiyonu büyük ölçüde kronolojiyi takip etmesi bakımından oldukça zengindir.
Hatay Arkeoloji Müzesi dünyada ve Türkiye’de mozaik eserlerinin zenginliğiyle haklı bir ün kazanmıştır. Müzede sergilenen mozaikler MS. ikinci yy ile beşinci yy sonunu kapsamaktadır. Konuları genelde mitolojik veya geometriktir. Günlük hayat ve doğa betimlemeleri de mevcuttur. Ayrıca “hayat” gibi soyut kavramların insan figürü ile betimlendiği örneklerde müzedeki ilginç eserler arasındadır.

Hatay Müzesi’nde yer alan en önemli eserler:

1-Sidemera Türü Lahit: Bu eser, içinde bulunan iskeletler ve ölü hediyeleriyle tam ve eksiksiz olarak sergilenmesi nedeniyle Hatay bölgesi için önemlidir.
2-Yakto Mozaiği: Mozaik bordüründe Antakya’nın o dönemindeki şehir kültürünü ve yaşamını anlatan tasvirler bulunmaktadır.
3-Okeanus Mozaiği: Teseraların (taş) çok küçük olması, renklerin canlılığı, anatomik özelliklerin çok iyi vurgulanması ve bir yağlıboya tablo gibi olması nedeniyle mozaik sanatını en iyi sunan eserler arasında gösterilir.
4-Bazalt Kapı Aslanları: Açana Höyüğü’ndeki 13.yy tapınak yapısının ihtişamını yansıtmaktadır.

 

İlginizi Çekebilir

YENİ KARİYER YOLU: GİRİŞİMCİLİK

Son yıllarda, girişimcilik ve inovasyon kavramlarının giderek artan bir şekilde popüler olduğuna ve artan sayıda …

Bir cevap yazın

Watch Dragon ball super